24 Ağustos 2011 Çarşamba

TFF’nin Kararı, Temizligçiler ve Trabzonspor’un “Şanlı” İkinciliği



2010-2011 sezonu, ikinci yarısı dişe diş geçen bir mücadelenin ardından, puan puana bitti ve  Fenerbahçe averajla şampiyonluk ipini göğüsledi…
Fenerbahçe şampiyonluk coşkusunu 12 Haziran 2011 seçimleri sonuçlanana kadar yaşayabildi. Çünkü seçimlerin ardından “Futbolda Şike Soruşturması” kapsamında tutuklamalar gelmeye başladı… Fenerbahçeli, Beşiktaşlı, Sivassporlu, Eskişehirsporlu, Trabzonsporlu yöneticiler (ve bazı futbolcular) peş peşe gözaltına alındı. (Bazıları tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı)
Gündem şike operasyonu ile meşgulken henüz iddianamesi hazırlanmayan, mahkeme kararı olmayan bir soruşturmada UEFA’nın telkiniyle (söylenti böyle) TFF Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’ne katılamayacağını açıkladı.
Bu açıklamanın ardından, başta özellikle yıllardır Avrupa’da kendisine yer bulamayan ve son on yıldır Fenerbahçe karşısında büyük bir hezimete uğrayan Galatasaray taraftarı, ardından Fenerbahçe’ye şampiyonluğu son maçta kaptıran Trabzonspor taraftarı adeta sevine boğuldu. Ergenekon ve Balyoz gibi soruşturmalarda “ortada iddianame yok”, “mahkeme kararı yok”, “basın yargısız infaz yapıyor”, “soruşturma sulandırıldı” diye feveran edenler şimdi TFF’nin verdiği kararı sevinç içerisinde karşılıyordu. Bu sırada masumiyet karinesi, adil yargılanma hakkı, suçta ve cezada yasallık ilkesi yok sayılıyormuş ne gam!
Soruşturmada “hissiyatıyla” hareket eden taraftar şu izlenimi uyandırmaya çalışıyor, “Fenerbahçe taraftarı ne olursa olsun takımlarının küme düşürülmesini istemiyor.” Oysa eğer yargının bu konuda ilgili hükümlere dayanarak vereceği bir mahkeme kararı olsa buna temyiz başvurusu dışında kimsenin itiraz edemeyeceği açık…
Fenerbahçe taraftarını asıl hayrete düşüren ise, kendi yöneticilerinin de bu çerçevede yargılanmasına rağmen büyük bir pişkinlikle Türkiye futbolunun Fenerbahçe ligden düşürülünce kurtulacağına dair kamuoyu oluşturan güruhun akıllara ziyan çırpınışı…  
CEVAPLANMAYI BEKLEYEN SORULAR
TFF’nin kura çekimine bir gün kala verdiği bu kararın ardından şu sorular cevaplanmayı bekliyor:
Federasyon Fenerbahçe'yi Şampiyonlar Ligi'nden men etmek için son ana kadar neden bekledi Karar tahkime gitse de iş işten geçsin diye mi?
Federasyon dokuz gün önce verdiği kararın tam aksini vererek kendisiyle çelişmedi mi? Bu durumda şike Avrupa ölçeğinde var, Türkiye’de yok mu? TFF şike şaibesi nedeniyle Şampiyonlar Ligi’ne göndermediği takımını kendi liginde nasıl mücadele ettiriyor?
Hakkında şike soruşturması bulunan ve yerel mahkeme tarafından ceza alan Porto Şampiyonlar Ligi’nde yer alırken, savunmasını dahi yapmamış Fenerbahçe neden Şampiyonlar Ligi’nden men ediliyor?
TFF madem Fenerbahçe'yi men edecekti neden bunu daha önce yapmadı? Neden Trabzonspor'u en başta Şampiyonlar Ligi'ne göndermedi?
Öte yandan haklarındaki soruşturmalar devam eden Trabzonspor ve Beşiktaş neden Avrupa’daki maçlarına devam ediyor? Sonuç olarak hiçbirinin hakkında kesinleşen bir yargı kararı yok. Bırakın yargı kararını daha ortada iddianame bile yok.
TFF, neden UEFA’nın soruşturma açmasını ve Fenerbahçe’nin Türkiye medyası, siyasi aktörleri ve çeşitli lobilerin etkili olamayacağı bir yargılama düzeninde kendisini savunma hakkını engelliyor? 
*
Eskiler, “hafızayı beşer nisyan ile maluldür” demişler… Geçen sezonunun özellikle ikinci yarısına ilişkin şöyle bir hafıza tazeleyerek Trabzonspor’un nasıl ikinci olduğunu hep birlikte hatırlayalım… (Galatasaray ve Beşiktaş geçen sezon şampiyonluk yarışında dişe dokunur bir performans sergilemedikleri için bu takımların maçlarına yer verilmeyecektir.)
REKABET NASIL BAŞLADI?
            Bu sezon iki takım arasındaki rekabetin söze dökülmesi, ligin ilk yarısının tamamlanmasının ardından Aykut Kocaman’ın yaptığı açıklamalarla oldu: “Benim kişiliğimi karakterimi herkes bilir. Başkalarının başarı ya da başarısızlığına kılıf aramam. Sorunu kendimde ararım. Ama bazı şeylerin de gündemde olması, konuşulması gerek. Bakıyorum kimse gündeme getirmiyor. Trabzonspor takımının aldığı başarıları, Şenol Hoca’nın elde ettiği başarıyı yadsımak yanlış olur. Bir teknik adam olarak alkışlamak durumundayız. Ancak kimse yanlış anlamasın ama Trabzonspor son 3 haftada kritik maçlar oynadı. Bu 3 maça bakmak lazım. Gaziantepspor, Bucaspor, İstanbul Büyükşehir Belediyespor... 3 maç 3 penaltı. Bu penaltılar Trabzonspor’a kasten, isteyerek verildi, demiyorum. Fakat kimse bunları incelemiyor.” (http://spor.milliyet.com.tr/-o-uc-penalti-irdelenmeli-/spor/spordetay/17.12.2010/1327523/default.htm)
            Şenol Güneş, Aykut Kocaman’a bu açıklamalarından dolayı ateş püskürdü. Her fırsatta da bu açıklamaya atıfta bulunarak futbolun saha dışına çekilmeye çalışıldığına vurgu yaptı: “bu Aykut'un değil genel bir anlayıştır ama doğaldır. Önde giden takımın saha içinde değil saha dışında geri çekme anlayışıdır. Biz futbol olarak rakiplere karşı iyiyiz ve bunu da sürdürmek istiyoruz” sözleri geldi. (http://www.cnnturk.com/2010/spor/futbol/12/18/aykutun.degil.turkiyenin.anlayisi/599884.0/index.html)
ÜÇ PENALTIYI HATIRLAYALIM
            Peki ne olmuştu bu haftalarda?
            14. hafta, Gaziantepspor – Trabzonspor, maç 1-1 devam ederken, Trabzonspor 40. dakikada Burak ile penaltı kazanıyor. (Pozisyonunun görüntüleri lig tv’nin internet adresinde yok!) Ve Trabzon bu pozisyondan sonra maçı 3-1 ile koparmayı başarıyor.
15. hafta, Trabzonspor-Bucaspor… Trabzonspor 6. dakikada Umut Bulut’un golüyle öne geçiyor. Maçın hakemi Cüneyt Çakır! Trabzon’a karşı korokor bir mücadele sergileyen Bucaspor’un gardı 77. dakikada düşüyor. Colman’ın ceza sahası içine çıkardığı pasla buluşan Engin kendini yere atıyor ve Cüneyt Çakır tereddüt etmeden penaltı noktasını gösteriyor.
            16. hafta, İstanbul Büyükşehir – Trabzonspor… Trabzonspor maçın başında öne geçiyor… Bucaspor gibi Belediyespor da bu dakikaya kadar gayet güzel bir oyun çıkartıyor. Ceza sahasına kesilen topa kafayla yükselen Umut penaltıyı göstermese de, hakem Bülent Yıldırım, evlere şenlik pozisyona penaltı çalıyor. Belki de, 2010-2011 sezonunun en komik penaltısı da bu pozisyon oluyor. Çünkü kafaya yükselen Umut’a temas eden herhangi bir futbolcu yok.
“SAHA DIŞINDA DA UĞRAŞACAK GÜCÜMÜZ VAR”
Ve ligin ilk yarısının tamamlanmasının ardından, Şenol Güneş kulüp dergisinde şu satırları kaleme alıyor: “Biz ligin ikinci yarısı öncesinde elde ettiğimiz avantaja güvenerek yola çıkmadık. Kendimize güvendik. Olumlu yönleri fazla bir takım olarak artılarımızı kenara atamayız. Sadece saha içinde değil, saha dışında da uğraşacak gücümüz var. Ama biz saha içinde kalmak istiyoruz. Pozitif düşünceye sahibiz.” (http://www.sabah.com.tr/SabahSpor/Spor/2011/02/15/saha_disindakilerle_de_ugrasacak_gucumuz_var)
İşte ligin ikinci yarısı bu gerilimli atmosfer ile başlıyordu… Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı, Trabzonspor daha ilk maçta, kendi sahasında ve seyircisinin önünde Ankaragücü ile 1-1 berabere kaldı…
19. haftada, Trabzonspor, Fenerbahçe’ye konuk oluyordu… Lugano ve Niang’ın golleriyle maçı 23. dakikada koparan Fenerbahçe puan farkını iki haftada 5’e indiriyordu…
ANADOLU KARDEŞLİĞİ TÜRKÜLERİ YAKILMAYA BAŞLANIYOR
20. hafta, bu sefer de Antalyaspor’la kendi sahasında 0-0 berabere kalıyordu Trabzonspor… Puan farkı, birdenbire 2’ye inince, iyice panikleyen Trabzonspor camiasında Anadolu kardeşliği türküleri de yakılmaya başlanmıştı.
Trabzonspor, ligin ikinci yarısındaki ilk galibiyetini 21. haftada Sivas deplasmanında aldı… 85. dakikaya kadar 2-2 devam eden maçta, Burak Yılmaz tek topta kaleciyle karşı karşıya kalıyor ve takımına altın değerinde üç puanı kazandırıyordu…
Bu maçın bir kopyası da Manisa’da yaşandı… 86. dakikaya kadar 1-1 devam eden maçta, Alanzinho orta sahadan aldığı topu 18’in dışına kadar taşıyor, sert şutu filelerle buluşturuyordu.
23. haftada, Trabzonspor yine kendi sahasında bu sefer Kayserispor ile berabere kalıyordu. Maçı beraberliğe getiren golü 88.dakikada kafa vuruşu ile Gulowacki kaydediyordu. Sivas’ta 86’da, Manisa’da 85’de gelen goller üç puanı getirirken, bu sefer 88’de gelen bir puanı getirmişti…
İki hafta önce Kayserispor’a Fenerbahçe’den giden Volkan Babacan’ın yediği gole ilişkin olarak Sadri Şener şu ifadeleri kullanıyordu: “Dün akşam oynanan Fenerbahçe -Kayserispor maçında Fenerbahçe'yi tebrik etmek lazım ama Kayserispor kalecisini de tebrik etmek lazım. Vurgulu cümlelerle söylemek doğru olur diye düşünüyorum, çok muazzam bir kaleciydi” ( http://www.haberciniz.biz/sadri-sener-volkan-babacani-tebrik-ediyorum-976516h.htm) İlahi adalet; Trabzonspor Kayserispor maçında da, daha ikinci dakikada Süleymanu’nun verdiği hatalı pasla buluşan Jaja maçı 1-0 taşıyordu. Fakat Sadri Şener nedense bu pozisyona ilişkin olarak maçın sonunda bir açıklama yapmamayı tercih etti.
HAKEMİN KAFASI YARILDI
SAHA EN ÇOK TRABZONLUNUN YAŞADIĞI İZMİT’E TAŞINDI
Maçın hakemi Yunus Yıldırım’a tepki gösteren Trabzonspor seyircisi sahaya yabancı maddeler atıyor, bunlardan birisi de hakemin kafasını yarıyordu. Fakat Federasyon bu olay nedeniyle Trabzonspor’a seyircisiz maç oynama cezası vermek yerine, Trabzonspor’un maçını belki de Türkiye’de en çok Trabzonsporlunun yaşadığı İzmit İsmetpaşa Stadına veriyordu. Ne ilginç tesadüftür ki, bundan birkaç hafta sonra Galatasaray’a Arena’da atılan bir madde nedeniyle saha kapatma cezası verilecek ve takdir-i ilahiye bakınız bu maç Galatasaray-Trabzonspor maçına denk gelecekti…
Bundan bir hafta sonra da Burak Yılmaz, 88. dakikada Trabzon’u Beşiktaş karşısında 2-1 öne geçirecekti. Bu maçta, Trabzonspor’un bir penaltısı verilmemişti. Buna sinirlenen, beyefendiliği ile tanınan Şenol Güneş ağzına ne gelirse söylüyor, bunun üzerine maçı tribünden izlemek zorunda kalıyordu.
Beşiktaş maçına ilişkin asıl önemli husus ise, Beşiktaş kulübünün maç sonrasında, TFF, Trabzonspor ile oynadığımız maçı berabere bitirmek için hakeme talimat verdi ama sonuç Trabzonspor'un galibiyeti ile bitti. Yani biz oyunu bozduk, mealinde açıklamalarda bulunmasıydı…
Ligin 25. haftasını, Trabzonspor İzmit’te tribünleri tıklım tıklım dolduran seyircisinin de rüzgârını arkasına almasına rağmen Kasımpaşa’yı çok kötü bir futbolun sonunda 1-0 zar zor yenebiliyordu.
“SAHAYA TRABZONSPOR İÇİN ÇIKACAĞIZ”
            26. haftada Trabzonspor Gençlerbirliği’nin konuğu idi… İki hafta önce oynanan ve kar altında Fenerbahçe’nin 4-2 kazandığı maç öncesinde Serkan Çalık, Aykut ve Hurşut bu maçı Trabzonspor oynayacaklarını dünya aleme duyuruyorlardı. (http://www.ihlassondakika.com/haberdetay.php?id=361317)
            Trabzonspor Gençlerbirliği’ni de yine son saniyede Alanzinho’nun attığı gol ile geçiyordu. Bu gole ilişkin enstantanede1 de görüldüğü üzere, 7 tane Gençlerli oyuncu adeta elleri cebinde golün gelmesini bekliyor. Oyuncuların en önünde de Hurşut adeta Trabzon gol atsın diye çırpınıyor… Bu maçın devre arasına Gençler’in 1-0 önde girmesine içerleyen Burak Yılmaz soyunma odasının önünden geçerken kapıya vurarak, “Şampiyon mu olacaksınız ulan! Satılmış köpekler!” diye bağırıyordu. (http://www.haberpan.com/haber/burak-yilmaz-sampiyon-mu-olacaksiniz-ulan-4fu)
            27. hafta, çok kritik bir haftaydı, Çünkü seri galibiyetlerini sürdüren Fenerbahçe, 11 kişi ile defans yapan Bursaspor engelini aşamamış, maç 0-0 berabere bitmişti. Bir önceki yıl, Trabzonspor’un Fenerbahçe ile berabere kalmasıyla şampiyonluğunu son anda ilan eden Bursaspor, Trabzonspor’a karşı vefa borcunu ödemek için canını dişine takarak mücadele etmiş, işine hiç yaramayacak olan 1 puanı koparmayı başarmış, fakat şampiyonluk yarışından uzaklaşmıştı. Bu maçın 45. dakikasında, ceza sahasına giren Semih, Bursasporlu Serdar Aziz tarafından boğazından sıkılarak yere indiriliyor,2 maçın hakemi Kuddisi Müftüoğlu pozisyonu es geçiyordu. Pozisyonun içinde yer alan Serdar Aziz daha sonra bu pozisyonun penaltı olduğunu şu cümlelerle itiraf ediyordu: “Yüzde 100 penaltıydı ama nasıl söyleyeyim. Allah'tan düdük çalmadı.” (http://takvim.com.tr/Fenerbahce/2011/04/04/serdar-azizin-penalti-itirafi)  Bu sırada, Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı’na gelen ve şampiyonluktan kopan Bursasporlu taraftarlar “şampiyon Trabzon” tezahüratı ile yeri göğü inletiyordu.
            28. hafta, seyircisiz oynanan maçta, Trabzonspor Galatasaray’ın konuğuydu… Maç karşılıklı ataklarla ortada geçerken, Fenerbahçe’den Galatasaray’a transfer olan, iki hafta önce Fenerbahçe’ye attığı gol, yedikleri iki golün ardından bir işe yaramayan ve Aykut Kocaman’ın yaptığı hareketle hafızalara kazınan Kazım Kazım, maçın 75. dakikasında kırmızı kart görerek takımını yalnız bırakıyordu. Son dakikaların uğuru bu maçta da tutuyor, Burak Yılmaz 81. dakikada golü atıyor, çekirge bir kere daha zıplıyordu.
İVANKOV DIŞARI GOL İÇERİ
            29. haftada, Trabzonspor’un konuğu Bursaspor idi… İki hafta önce Fenerbahçe karşısında 11 kişi ile defans yapan Bursaspor bu sefer bal yapmayan arı misali çok adamla ileriye çıkıyor ama bir türlü aradığı pozisyonları bulamıyordu!  
            Maçın 42. dakikasında sakatlanan Bursaspor kalecisi İvankov (ertesi hafta sakatlığından eser kalmayacaktır) yerini tecrübesiz kaleci Yavuz’a bırakıyordu. Ve bu değişikliğin ardından iki dakika geçmeden Burak Yılmaz golü Bursaspor ağlarına gönderiyordu. Maçın bundan sonrasının kısaca özeti ise al gülüm, ver gülümdür…
            Aynı hafta Fenerbahçe ise ölüp ölüp dirildiği Gaziantep karşısında 90+4’te bulduğu golle adeta küllerinden doğuyordu. Bu maçın daha 45. saniyesinde Alex’e yapılan penaltıyı es geçen hakem Hüseyin Göçek daha sonra Niang’ın ceza sahası içinde yere indirilmesini de Niang’a sarı kart vererek geçiştiriyordu. Bu maçta Hürriyet Alex’in kafasını yarıyor ve Alex’e saha dışında dikiş atılıyordu. Bu arada, hakem vermediği penaltıların diyeti olarak Lugano’nun kırmızı kartını es geçiyordu.
            Ligin 30. haftasında, Eskişehir deplasmanına giden Trabzonspor bu sefer, Anadolu kardeşliğinden yararlanamıyor ve 0-0 beraberlik neticesinde aldığı bir puan ile averajla Fenerbahçe’nin gerisine düşüyordu.
Fenerbahçe ise 3-1 yenik düştüğü Bucaspor karşısında, ligden düşmelerine değil de kafayı Trabzon’un şampiyonluğuna takan ve “şampiyon Trabzonspor” diye bağıran Bucaspor’luları birbiri ardına attığı 4 golle adeta susturuyordu.
“3-0 kazandık. Bir golü çıkar 2-0 olur”
            Ligin 31. haftasında Trabzonspor’un konuğu Gaziantepspor maçın hakemi ise Cüneyt Çakır’dı… Çakır, daha maçın 22. dakikasında bir metre dışarıda olan pozisyonda penaltı düdüğünü çalıyor, Gaziantepspor’u da 10 kişi bırakıyordu. Trabzonspor Başkanı Sadri Şener, penaltı pozisyonunu soran muhabire “Herhalde sen maçı izlemedin, 3-0 kazandık. Bir golü çıkar
2-0 olur” diyordu. (http://www.aksam.com.tr/o-da-fenerli-oldu-2103y.html) Oysa aynı Sadri Şener, 5-3 biten Bucaspor maçının ardından ve 6-0 biten Ankaragücü maçlarının ardından penaltı pozisyonları için ortalığı birbirine katıyordu… Fakat ona hiç kimse, penaltıyı çıkar 5-4 olur, penaltıyı çıkar 3-0 olur demedi.
            32. haftada, Trabzon ligden düşmesi artık %99 olan, Bucaspor karşısına çıkıyordu. Maç 87. dakikada 1-1’e geldi… Fakat santranın ardından, Avea reklâmında halı sahada, topa hiç girmeyen arkadaşlarını tek tek geçip kaleciye ters köşeye yatıran reklâm yıldızının attığı gol misali bir gol atıyordu Umut Bulut… Bucaspor’lu futbolcular Umut’u seyrediyor, o da topu elini kolunu sallaya sallaya sürüyordu…
            Aynı hafta, 3 puanı Lugano’nun golüyle bulan Fenerbahçe, Karabükspor karşısında bir hayli zorlanıyordu. Karabük seyircisi 61. dakikada Trabzonspor lehine tezahüratta bulunuyor, Karabük’ün Trabzonlu yedek oyuncusu sinirden sahaya ayakkabısını fırlatıyordu. Maçın 90. dakikasında Karabükspor kalecisinin korner atışına gelmesi de oldukça ilgi çekiciydi. Bu gayretiyle dikkat çeken kaleci Tomic, iki hafta sonra Trabzonspor’dan 4 gol yiyecekti… Fenerbahçe maçı öncesinde, canlı yayınlardan eksik olmayan Karabükspor teknik direktörü Yücel İldiz, Trabzonspor maçı öncesinde takımın başında bile bulunmayarak, Avrupa’da oyuncu bakmaya gidecekti…
            33. haftada, Trabzonspor, kupa yorgunu Belediyespor’u 3-1 geçiyordu.
BU NASIL MATEMATİK?
            Son haftaya girilirken, Trabzonlu yöneticilerin bu seferki iddiası Sivas’ta Fenerbahçe’ye hukuk dışı bir şekilde % 5’i aşan kontenjan ayrılmasıydı… Oysa daha iki hafta önce Bucaspor karşısında ve ligin ilk yarısında İstanbul Büyükşehir Belediyespor karşısında tribünlerin neredeyse Trabzonsporlu seyirciler tarafından doldurulmuştu. Trabzonspor 50 bin kişiyle doldurduğu stadyumda eğer % 5’lik yer kaplıyorsa, stadyumun toplam koltuk sayısı 1 milyon muydu?
            İşte Trabzonspor’u şanlı ikinciliğe taşıyan ikinci yarının özeti budur… Trabzonspor ligin ikinci yarısında oynadığı maçların neredeyse tamamında son dakika golüyle puan koparabildi, bunlarda da son maçı saymazsak kırmızı kart ile 10 kişi kalan Antep ve kupa yorgunu Büyükşehir maçları hariç hiçbir maçı iki farkla kazanamadı.
Bütün bu olayları üst üste koyduğumuzda, diyebiliriz ki, Fenerbahçe bu yıl düzeyli bir rakiple yarışmamanın sancısını çok çekti… 27 yılın sonunda özlediği şampiyonluğa kavuşmak için amaca giden her yol mubahtır yaklaşımını sergileyen Trabzonspor yönetimi acaba bu olayları serinkanlılıkla tartıp bir özeleştiri yapabilecek midir?




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder