12 Haziran 2011 Pazar

“Biz de kayıklara atlayıp vapurların yaşadığı denizlere gideriz”



Ezginin Günlüğü grubunun, İstavrit albümüne adını veren, Nadir Göktürk tarafından yazılan şarkının sözleri şöyle başlar: “Bir naylon kovanın içinde/ gezerim istavrit gibi”…
            Şu günlerde, haleti ruhiyemizi anlatmaya daha uygun sözler bulmak mümkün değil.
            “Hiçbir şey yapmayan hiç hata yapmaz” parolasıyla, bırakın özneyi, nesnesi bile olamadığımız gündem hakkında oturduğumuz yerden atıyoruz, tutuyoruz durmadan.  
            Yılgınlığın ve mağlubiyetin birleşimiyle ortaya çıkan kayıtsızlık hali şaşkınlık hassamızı yitirmemize yol açtı.
            Sohbet, söz önemini yitireli nice zaman oluyor. Artık gözümüzü alamadığımız ekranda dönüp duranlar belirliyor sohbet konularımızı… Buna da sohbet denirse tabii… Kesik kesik… Kopuk kopuk…
            Meyhaneye gidiyorum… Yan yana oturan ama konuşmayan insanlar… Her birlikte “Akıllı TV”den; uyurken düşen bebek, ilginç araba kazaları, hayvanların komik halleri ilgiyle izleniyor. Haberler açıldığında kıyamet kopuyor… Hep bir ağızdan bağırıyorlar: “kapat şunu yahu… Başbakan’ı görmeye tahammül edemiyorum.”
            Son günlerde bu görüntüye onlarca defa bizzat şahit oldum. Erdoğan ekranda görünür görünmez yüzler buruşuyor ve hemen kanal değiştiriliyor. Bu durum kimilerinde artık şartlı refleks halini almış…
            Erdoğan’a endeksli iktidar… Erdoğan’a endeksli muhalefet… Erdoğan’a endeksli mizah… Erdoğan’a endeksli spor… Erdoğan’a endeksli sanat…  Artık çoğu kişide travmatik etkilere yol açıyor… Tahammülsüzlük, çaresizlik, öfke ve kayıtsızlık sarmalına tutulan insanlar kendilerini unutmak için beyhude bir çabanın içerisine giriyor.
            Bu da bir savunma mekanizması değil mi?  
Etkisiz eleman olduğun bir sistemin içinde durmanın bir manası var mı? Belirleyemediğin, etki edemediğin gündemi tartışmanın gereği var mı?
Öyleyse şizofrenik bir yarılmanın içine girmek ve  kendi gerçekliğini yaratmak en iyi yol gibi görünüyor…
Nasıl bitiyordu İstavrit şarkısı:
“Size göre biz boş yere yaşıyorsak çaresiz
Oltadaki balık kadar yoksa değerimiz
Biz de kayıklara atlayıp
Vapurların yaşadığı denizlere gideriz”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder