Eğitim, sağlık, yargı, spor derken nihayet sırayı sanata da getirdik. Şükürler olsun, bundan sonra sanat da sanatçı da milletimizin anladığı dilden konuşacak…
Efendim, Şehir Tiyatroları’nda repertuarı belirleme yetkisini genel sanat yönetmeninden alarak belediyelere veren düzenlemeyi duyunca rahatı kaçan bir avuç sanatçı bozuntusu hemen hükümetimize karşı isyan bayrağını açtı. Zaten bu sanatçı takımı öteden beridir muhalefet etmeyi çok sever. Ne olacak efendim, ekmek elden, su gölden hayat gailesi desen yok. Eee böyle olunca rahat dürtüyor ister istemez.
Dikkat buyurduysanız, bizim sanatla, sepetle pek işimiz olmaz. Elhamdülillah sanattan gelecek hayra da kalmadık. Bize soruyorlar, kültür-sanat politikanız nedir? Bizim sanatımız millete hizmet etmektir, dahası var mı? Sanatçı dediğimiz dünyanın kendi etrafında döndüğünü zanneden zümre tarihin her döneminde milletin kafasına olur olmaz fikirler nakşetmiştir. Milletin huzurunu, dirliğini, birliğini bozmuştur. Bu meselenin üzerinde durmadığımız daha büyük gayelerimiz olduğu için Kültür Bakanlığı’nı bile iki dönemdir çakma muhafazakâr Ertuğrul Günay’a veriyoruz. Kulakları çınlasın önceki bakanımız Atilla Koç uyuma sanatı konusunda pek mahirdi. Ertuğrul Günay da zaman zaman kantarın topuzunu kaçırmıyor değil. Hatırlayın, İnsanlık Anıtı denen ucube için Başbakanımızın “ucube” sözünü örtbas etmeye çalışmış, “Başbakanımız öyle bir söz sarf etmedi” demişti. Başbakanımız da geri atacak göz var mı? “Evet, ucube dedim ne olacak. He mi de o ucubeyi yıktıracağım” dedi. Ve dediğini yaptı… AK Parti’nin milletimizin gönlünde taht kurmasının arkasında işte bu samimiyet, işte bu dobralık yatıyor.
Malumunuz, son zamanlarda bilhassa Çalışma Bakanımız memurların çalışma saatleri hususunda yeni yeni fikirler beyan ediyor. Mesela, sabah namazına müteakip mesaiye başlama fikri fevkalade mühim bir buluş olduğu halde matbuatta fazlaca ses getirmedi. Memurumuzun öteki dünyasını bile düşünen bir Çalışma Bakanımız var ama miskinliğe iyice alışmış bünyede bunu idrak edecek kudret nerde efendim?! Bir bakanımız da geçen gün öğretmenlerin miskinliğinden dem vurdu. Yerden göğe kadar haklıdır. Hükümetimizin birbirinden kıymetli üyeleri gecelerini gündüzlerine katsınlar, memuru, işçisi yattığı yerden bu görülmemiş ekonomik büyüklükten istifade etmeye çalışsın. Olacak iş değil efendim!
İşte şimdi de sıra sanatçı taifesine geldi. Hesap ettim, sanatçı dediğimiz takım haybeden milletimizin parasını yiyor. Bir oyun kaç saat? İki bilemedin iki buçuk saat… Kaç oyun oynuyorlar haftada? Dört bilemedin beş… Toplasan 10 saat etmiyor… Haftada 10 saat çalış, sonra da zevk-i sefa içinde gününü gün et… Sahnede krallar gibi yaşıyorlar kendi gözümle gördüm.
Devri iktidarımızda başıboş kalan tiyatro geç kalınmış bir düzenleme olsa da artık hayırlısıyla belediyelerimizdeki akil adamların, münevver yöneticilerin himayesinde olacak. Ne mutlu ki bundan böyle milletimizin değerleriyle barışık, dinine, ahlâkına, örfüne uygun eserler seyirci karşısına çıkacak. Artık hanım kızlarımız, sahne ortasında tığ teber şahı merdan, yalın ayak başı kabak koşturmayacak… Abdestimiz kaçmayacak.
Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır… Biz sanat hususundaki kararlığımızı mahalle aralarına bile açtığımız kültür merkezleriyle gösterdik… Geçenlerde Türkiye’de bir ilk olmak üzere, hanımlara mahsus sema gösterisi bile tertip ettik. O kültür merkezlerine gidin ne düğünler yapılıyor bir görün… Figaro’nun Düğünü neymiş artık Filiz’in, Fikret’in düğün zamanı… Artık muhafazakâr sanatı icra eyleme zamanı…
Bu vesileyle, değerli büyüklerimiz layık görürlerse, yeni yapılanma içerisinde her türlü vazifeye talip olduğumu belirtir, arz-ı hürmet ederim efendim…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder